29 Kasım 2016 Salı

HALEP AĞIDI

Yüz yıllık hasretim, bin yıllık yurdum;
Tarumar eylenen Halep yanıyor!
Zalimin zulmünü nice duyurdum,
Sanki oyuk oyuk yaram kanıyor!

Ey yüreği volkan, pusatsız yiğit;
Seni vuran puşttur, unutansa it!
Varsın acun çeksin vicdana kilit,
Türk, günde beş vakit seni anıyor!

Gözünden kan sızan günahsız balam,
Huzurlu gecesiz, sabahsız balam...
Sana bunu yapan Allah'sız, balam!
Seni öldürmekle yendi sanıyor!

Ne bilsin Halep'i cehil birisi,
Ne ceddi hatrında ne de dirisi.
Gayrımız olamaz, hele Kilis'i
Antep'i bilenler iyi tanıyor!

Orada bir bozkurt: Selami Aynur!
Cüreti kalbime ansızın vurur...
Kim demiş ulu Türk bir ömür uyur?
Aç vefa gözünü, bak uyanıyor!

Gördüğün pek kadim şehit kervanı;
Yönü Kızılelma, seyret rahvanı.
Tanrı tayin eder yola revanı,
Bul, hangi çileli yol tıkanıyor?

Yüz yıllık hasretim, bin yıllık yurdum;
Tarumar eylenen Halep yanıyor!
Zalimin zulmünü nice duyurdum,
Sanki oyuk oyuk yaram kanıyor!
...

Bleda YAMAN

23 Kasım 2016 Çarşamba

DELİLERE YER YOK

Hilkatten mi bu delilik? Bu erimez, bu çözülmez aşk… Öylesine olmamalı, öylesine sevmemeli. Öylece sevmeli. Olduğu gibi… En fazla fesleğen kadar kokmalı hasret. Burnumuzun direği kırılmamalı. İnsan, deli gibi sevmemeli! Ya da boşver, böyle iyi. Belki sevmek delilik… Hilkatten mi bu delilik?

Aklın ve kalbin muharebesindeyiz. Aşk, en insancıl savaş; en katil barış bize göre. Anlayacağınız gün batımından şafağa uzanan bir kavga değil bu! Adem’den kıyamete… Delinin ömrü ölene kadar kaç kez öldüğünü saymakla geçmez mi? Ya da kaç kez dirildiğini… Her savaş sonrası hüznü alnımızda taşır gibiyiz. Aklın ve kalbin muharebesindeyiz.

Sebepler aynı, sonuçlar da aynı olmalı. Türkü çaldığında herkes birini hatırlar. Türkü çaldığında o da beni hatırlamalı. Bunu derken deliyim, bırak severken delireyim! Karmaşığız, zoruz. Dolambaçlı hayalleri seviyoruz. Modern zamanlarda şahsa, aşk gibi kocaman bir anlam yüklüyoruz. Kaldıramadıklarında da üzülüyoruz, deliriyoruz. Sanırım delice seviyoruz ama öylece sevmiyoruz. Vatan derken, bayrak derken, millet derken, vuslat derken bile gözlerimizi kapatıp bir çift göze bakıyoruz. Bin bir filozofun ruhunu bir çırpıda yaşıyoruz. Tanrı’nın isteklerinin yerine mahlukun isteklerini dikkate alıyoruz. Gül isteyene gül olmak lazım, gül vermek değil. Kimse bize “Gülsünüz.” Demiyor. Deliyiz ya hani? Kimse “Özgürsünüz.” Demiyor. Kuşlar öttüğünde herkes birini hatırlar. Kuşlar öttüğünde onlar da bizi hatırlamalı. Sebepler aynı, sonuçlar da aynı olmalı.

Delilere yer yok! Kirli-temiz sokakta, geniş-dar kaldırımda, bir fesleğen saksısında, bir mahzenin kuytusunda, bir prenses uykusunda, şehrin en kalabalık-en ıssız meydanında yer yok bize… En azından şimdilik! Derviş olsak iyi, divane olsak iyi, hiçiz. Deliyiz ya, “Hiç!” deyip geçeriz. Bu dünyanın ırmaklarından değil maveranın çeşmelerinden içeriz. Bize yer yok! Hanlardan, hamamlardan, ışıltılı caddelerden, en asil kalelerden, göl kıyılarından, deniz kumlarından, taş köprülerden değil; kendimizden geçeriz. Dünya bizim, siz bizimsiniz. Ne küçücük dünyada, ne kocaman yürekte yer yok, siz dünyada kalın. Deliler çok. Delilere yer yok!

Bleda YAMAN